9 Kasım 2012 Cuma

Gidilmelik Sergiler: Laurent Chéhère’s Flying Houses

Ballon Rouge, 2012


Bugün seçtiğim sergi İstanbul hatta Türkiye dışından, Paris'ten bir sergi. Gidemesek de internetten

Araştırıp görebileceğimiz bir sergi. Bir nevi online sergi. Şimdi biraz sergiden bahsedeyim.

Herşey 1956 yılında gösterime giren çocuk filmi Le Ballon Rouge ile başlamış. Esin kaynağını bu film olarak belirleyen Laurent Chélère, hayal gücünü geliştirip gökyüzünde duran evler yaratmış. Gitmek isteyenler için birbirinden şirin ve görsel değeri yüksek olan bu dijital görüntülerden oluşan sergi Galerie Paris'te 8 Aralık'a kadar devam edecek.

Fotoğrafçılığa geçmeden önce Chéhère bir Fransız reklam ajansında sanat yönetmenliği yapmış. Le Ballon Rouge'u bu gençlik döneminde izlemiş ve çok etkilenmiş.

Fransız yönetmen Albert Lamorisse'nin 1956 yılında çektiği 39dakikalık film, hayallerdeki gibi muhteşem bir kırmızı balonla bir oğlanın arkadaşlığını anlatıyor. Kırmızı balonla gerçekçilik akımına örnek gösterilen filmlerden biri.

4 Kasım 2012 Pazar

Sanatta Moda: Magritte Yolunda ilerleme

 Hollandalı sanatçı Berndnaut Smilde küçük bir odanın içinde kendi bulutunu yarattı. Bu gerçek dışı görüntüyü elde etmek aslında okadar da zor olmadı. Berndnaut sıcaklık ,nem ve aydınlatma  dengesinden sonra sis makinesi kullanarak ortaya hava bulutunu çıkardı.
 Gerçeküstülüğü ve sürrealizm öncülüğüyle tanınan sanatçı Magritte'in yolunda ilerleyen bu gelişme, 2012'nin en iyi buluşu olarak yazılıyor.





3 Kasım 2012 Cumartesi

Kitap kurdu: Sahilde Kafka




Karşınıza görsel detayları açısından çok etkileyici olan, mekan yaratma gücüyle, günlük hayatın ayrıntılarını ustalıkla vermeyi başaran Haruki Murakami'nin en fazla ödül toplayan kitabı Sahilde Kafka ile çıkıyorum.
 Ödül demişken ilk başta aldığı ödülleri saymak istiyorum:
2005- Yılın En İyi Romanı, New York Times
2006- World Fantasy Ödülü
2006- Franz Kafka Ödülü

Kitabımızın iki ayrı karakteri var: Kafka Tamura,Nakata.

“Sen, gün gelecek kendi ellerinle babanı öldürecek ve kendi annenle sevişeceksin.”

 
Kafka Tamura, 15 yaşına girdiğinde evi terk eder. Tıpkı o çok küçükken üvey kız kardeşini de alarak onu ve evi terk eden annesi gibi. Kafka sessiz ve yalnız bir çocukluk geçirir ve babasıyla ilişkileri iyi değildir. Hayatından memnun olmayan Kafka eşyalarını toplar ve evi terk eder. Evden kaçan Kafka Takamatsu'ya gider. Burada spora başlar ve Kavamura Kütüphanesi'ne gidip kitap okumaktadır. Bir süre sonra kütüphane görevlileriyle dostlukları başlar ve kalacak yeri olmadığı için burada kalmasına izin verilir. Kafka'nın başına gelecek bütün olaylar ve evden kaçmasındaki sebep babasının yıllar önce yaptığı kehanettir.

" Kusura bakma ben deniz Nakata pek akıllı değilimdir."

Nakata, çocukluğunda yaşadığı ve nedeni çözümlenemeyen bir bilinç kaybı sonrasında zihinsel engelli bir kişiye dönüşür. Nakata, okuma yazmayı unutur ve kendisini zeki olmayan biri olarak tanıtır. Belediyeden aldığı engelli yardımıyla hayatını sürdürür. Bu engellinin dışında Nakata'nın önemli bir özelliği vardır, bu yaşlı adam kedilerle konuşabilmektedir. Bu özelliği sayesinde kedileri kaybolanlara yardım eder. Nakata bazen yemek bazen ise para karşılığında bu işi yapar.

Kafka ve Nakata'nın önceleri bağlantısız olan fakat birbirlerinden habersiz paralel ilerleyen hikayeleri ortak bir buluşma noktasına doğru ilerler. Roman boyunca iki kahraman hiç karşılaşmasalar da yazar bilinçdışında tanıştıkları izlemini verir.
 
Baştan sona sürükleyici olan bu romanı kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. 650 sayfadan oluşan kitabı bir günde bile bitirebilirsiniz!!

"Murakami’nin bugüne kadarki en bağımlılık yaratan romanı...” (Independent)

“Bir solukta, elimden bırakmadan okudum… Bu roman sadece Murakami’nin şaheserlerinden biri değil aynı zamanda yaratıcı ve büyüleyici.” (David Mitchell, Guardian)

“Gerçekten sürükleyici, metafizik bir akıl çelicilikte ısrar eden bir roman...” (John Updike)
 
 

Ayakkabıda moda: Loafer

 Geçen sezondan beri çoğu mağazada karşımıza çıkan loaferler bu sezonda karşımıza çıkıyor. Özellikle kış aylarında babetlerin yerini alacak gibi duran bu ayakkabıların çok farklı modelleri üretildi.
 Hem rahat hem de babete benzerliğiyle herkesin alışık olduğu loafer ayakkabılar tarzını erkek ayakkabılarından almakta. Bu sezon kıyafetlerdeki maskülen hava ayakkabılara da bu şekilde yansıyor. Hem rahat hem de her kıyafete uyabilecek renk ve model seçenekleri artık nerdeyse bütün mağazalarda var. Tabi değişik tarzdakileri Galata etrafındaki butiklerden bulmak çok kolay.
 Herkesde güzel durabileceğine inandığım bu muhteşem ayakkabıları bu sezon kesinlikle tavsiye ederim.

ZARA

Loaferler topuklu olarak da çok şık.

ZARA

ZARA


ZARA



Studio Rain

Studio Rain






Melissa'nın bu sezon çıkardığı loaferler